Arvanitissa - Engisa Patikası

Arvanitissa - Engisa patikası, Arvanitissa kilisesinin kuzeyinde bulunan düzlük alandan başlar. Panayia Arvanitissa’ya gitmek için Karies’ten Avgonima’ya doğru yola çıkıyor ve solumuzdaki Nea Moni Manastırının dörtyol ağzını 400 metre geçtikten sonra, çimento yoluna doğru sağa sapıyoruz. 4700 metrelik çimento ve toprak yoldan sonra solumuzda bir kiliseye rastlıyoruz. Kilisenin parmaklıklı kapısı herzaman açık bulunmaktadır.

Bu dağ kilisesi diğer yardımcı binalar ve biçimlenmiş basamaklarla beraber bitki örtüsünün zengin olmasına neden olan küçük bir pınarın yanında bulunmaktadır. Kilise binası kilitli olup, anahtarlar Karion’un merkezinde bulunan mini markette bulunmaktadır. Analipsi (Paskalya Bayramından 40 yıl sonra) yortusu esnasında Karion’lu besiciler tarafından büyük bir Panayır düzenlenir. Sıcak süt ve keçipilavı ikram edilen bu panayıra büyük ilgi gösterilmektedir. Aynı bölgede 1-2 Temmuz’da Vrontadouson’lu besiciler tarafından bir panayır düzenlenir. Bu panayırda daha az ikram ve daha az insan bulunsada, bu panayır yüzyıllar içinde kaybolan geleneklere daha yakındır.

Panayıra katılım ile tarif ettiğimiz dağlık patikada yürüyüşü aynı güne denk getirebilirsiniz.

Bu patika bizleri Sakız adasının bel kemiğine ulaştırmakta ve yüzyıllar boyunca sürülerin adanın Kuzeyinden Güneyine doğru ulaşımını sağlamaktadır.

1912 savaş harekatlarıyla bağlantılıdır, çünkü iki idare merkezi, Pitios köyünün Türkleri ile Agion Pateron manastırı arasında iletişimi sağlamaktaydı. Ayrıca, Türkler burada telefon bağlantısı kurarak ellerinde bulundurdukları denizden gözükmeyen 75 mm.lik 2 tane korkutucu “Makedonia” 105 ateşli silahla Avgonima, Epos, Sikiada ve Langada’yı1 vurmuştur.

20-12-1912 tarihinde meydana gelen son Yunan taaruzundan sonra, Yunanlıların Epos- Ag. Georgioa Flori cephesinde hızla ilerlemesi ve böylece Pithios- Amithountas ve Agion Pateron- Provata cephelerini durdurması sonucu Zihni beyin askerleri tarafından atılan savaş malzemeleri bu patikanın dört bir tarafına yayılmıştır.

Patika, Panayia bölgesinden başlayıp, kuzeye doğru, Apangelios’un doğu yamacına doğru küçük sedir ağaçlar arasında ilerler. Buradan binlerce küçükbaş hayvan geçmektedir. Burada kaybolmamak için, kırmızı toprakta bulunan çizgileri takip etmek yeterlidir. Aynı nedenden dolayı sürülerin geçişiyle etrafa saçılan küçük ve büyük taşlar yürüyüşü zorlaştırmaktadır.

Anilios’la birleşmek için kuzey-doğu’ya doğru akan sel yatağını geçtikten sonra, güneydoğuda bulunan çıplak yamaca doğru yol alıyoruz. Burada insanların ataları tarafından zorluklarla yapılan şeylere özen göstererek muhafava ettikleri harçsız taş duvar desteklerinin kalıntılarına rastlayabiliriz.

En yüksek bölgede (800 metre) karşımıza çukurluk bir alan olan “Chorafitsi” çıkar. Burası birkaç dönümlük bir arazinin etrafındaki yüksekliklerden çöken çukurluk bir alandır. İsmi ilk kullanım amacından yani işlenebilir araziden ileri gelmektedir, bu durum bize bu bölgenin eskiden beri taşlık, çorak, hiçbir yaşam izinin bulunmadığı bugünkü durumu gibi olmadığını kanıtlamaktadır. Epos bölgesinde yapılan Arkeolojik ve kazı araştırmaları bizlere buranın hellenistik ve sonraki roma yıllarında yoğun olarak işletilmiş olduğunu bugün çorak bir görünüme sahip yerlerin o zamanlarda gelişen birçok medeniyete destek olduğunu kanıtlamaktadır.

Çukurların en alçak kesiminde su geçiren taşlığının altına yağmur suyunu depolayan kalkerli yarıklar bulunmaktadır.

Kuzeye doğru çıkarken birkaç metre ilerde Engisa ile Antriolakkos bölgelerine rastlamaktayız. Astifidolakkos’tan sonra en çok işletilen toprağa sahip Epos’un bölgeleri karşımıza çıkar. Burada sayısız harçsız duvar, çıt, harman yeri, taş duvar, ahır yemlik, baraka ve en önemlisi: kuyu bulunmaktadır. Bölgenin ağızsız kuyuları harçsız taş duvardan inşa edilmiş ve bölgede yaşayan insanların faaliyetleri için önemli bir merkez oluşturmuşlardır. Ilk kuyuların ne zaman inşa edildiğine dair net bir bilgi yoktur. Üniversite öğretmeni Lamprinoudakis’e2 göre bu kuyulardan bazıları klasik dönemlerde inşa edilmiştir. İnşa şekline dikkat edersek, bunun sert ve özensiz bir şekilden ince derzlerle konik inşaya (suların buharlaşmaması için) kadar birçok şekil görebilmekteyiz. Bazıları diplerine ulaşan sarmal çıkıntılı taşlardan, en yenileri ise su geçirmez tabakalardan oluşmaktadır. Çevredeki çobanlar bizlere bu kuyuların tarihi ve kimler tarafından yapıldıkları hakkında bilgi verebilmektedir. Ayrıca bizlere hangi kuyu suyunun içilebilir olduğunu (denememekte yarar var), kuyuların özelliklerini (bazıları diplerindeki yarıklar nedeniyle sularını kaybetmektedir) ve bazı kuyularla bağlı hikayeleri anlatmaktadırlar (“vergi tahsildarı”3 Kikili’nin ölmeden önce bu kuyulardan birinden su içmek istediği hikaye gibi).

Patikamız, toprak yolun son bulduğu Engisa’da, kuyuların yanında bitmektedir. Zaman içinde beyaz-kırmızı-beyaz işaretlerle işaretlendirilmiştir. Yürüyüş yapan biri ortalama bir buçuk saatte bu patikanın 3 kilometresini yürüyebilmektedir.

Bölgenin en alçak kısmı Antriolakkos’dur. Orada Pagoudi’nin ahır yemliği ve 6 kuyu bulunmaktadır. Bölge ismini kırmızımsı kırılgan bodur ağaçlardan alır. Küçükbaş hayvanlar için besin oluşturduğu için artık burada yetişmemektedir.

1. «Όσα ο ίδιος είδον». Georgios K. Choremis, copyright yay. “alfa pi” 2002, İoannis Y. Choremis.
2. “Epus’da antik yerleşim alanları” Lamprinoudakis.
3. Vergi tahsildarı her besicinin hayvanlarını sayıp, vergilerini hesaplardı.